top of page

kimsin sen ya!
Acı kırları boyadım ilendim bir yangının ortasından
gölgeme kıvrılmış bir kediyle göz göze
sönerek kaçmayı öğrendim
Kimmiş dedim bu uzun ırmakların ustası
bu bedeni kayranlarda çözüp atlaslara şiir diye kazıyan
Yatağını değiştiren kimmiş bu gökkat saydam yarıkürenin
yapraklarından ağaçları görülmemiş bir ormanı
düzayak gidilememiş bir kente tarihleyen
Der bu araya bir mim saadet koy
Der usu al hissi bırak kenar gitsin
Çiçekli ağız mızıkalarına iliştirdiği uzak denizler hakkında
bulunamamış bir kitap yazmak diye marifeti
Kimsin dedim ya kimsin sen!
Peşinden...
Yurdu su olanın aktığı başka denizlerdi
kendini astığı rüzgâr, güvendiği kutup yıldızı
başka dilde bir yazıtın gövdesine sızan
tenindeki tuzun tadından bildim hikayesini
beklemeden sonunda verilecek meyveyi
sezdim bir daha dönemeyeceğini bu kıyıya
bir daha tenimde erimeyeceğini bakışlarındaki demirin
o kadar hüzünle ve ağır ki
eğildim saydam bir hecenin içine
çayırlar geçmiştim içinden
ben acı yağmurlarla bir, deli güneşlerle iki
ben doğurgan toprakla üç kez denemiştim o uzun geceyi
O, ayrılık dedi yazgısı yalnızlık olanın serüvenine
ben yeni bir başlangıç mırıldandım içimdeki gömütlükten
böylece bıraktık seslerimizi ormana
yürüdük başka soru işaretlerinin peşinden…
bottom of page
